Bilim İnsanlarının Dini İnançları Üzerine
200-300 seneden önceki bilimde devrim yaratmış bilim insanlarının ekseriyetinin teist olduğuna ya da şimdiki bilim insanlarındaki yüksek ateizm oranlarına (BKZ:EK)
yüksek değer
atfetmek yanlıştır. Öncelikle 200-300 seneye kadar kadar bilim insanlarının
rahipler olduğunu, dine bağlı olmayan insanların bilim yapma imkanının çok az
olduğunu göz önüne almak gerekir. Ateistlere hem bilimle tam zamanlı olarak
ilgilenme imkanı tanımayıp hem de bilim insanlarının ekseriyetinin teist
olduğundan yola çıkarak teizmin doğruluğunu düşünmekte bariz bir hata vardır.
Eğer öyle olmasaydı, iki taraf da eşit imkana sahip olsaydı yine bu yüksek
değer atfedilmesi gereken bir şey olmazdı. Öncelikle bir konuda yargıya
varırken bizim için anlamlı olan o alanda yazan kişilerin kişisel inançları
değil sunduğu argümanların gücüdür. Ama kimi zaman bir alanda argümanları uzun
uzun incelemeye vakit bulamadığımız için o alandaki otoritelerin argümanlarını
ayrıntılı incelemeden onların fikirlerinden yararlanırız. Fakat inanç konusunda
bilim insanlarının görüşlerine yüksek değer atfetmek yanlıştır. Çünkü bunu
yapmak otoriteye başvurma yanılgısına (appeal to authority bias) düşmek
demektir. Otoriteye başvurma yanılgısı bir alanda otorite olmayan birini
otorite gibi gösterip ondan alıntı yapma ve bunu güvenilir bulma yanılgısıdır.
Bu genelde insanlar tarafından bir alanda otorite olan birini başka bir alanda
da otorite olarak görme olarak tezahür eder. Celal Şengör’ün 2 dakikada dini
çökertme videolarını dinin çökmesi lehine argüman olarak sunmak, Einstein’ın
sosyalist olmasının sosyalizm lehine bir argüman olduğunu düşünmek buna örnek
olarak verilebilir. İnanç seçimi şüphesiz bilimle bağlantılı olmakla beraber
büyük oranda teoloji ve din felsefesinin alanıdır. Bilim insanları bilimde
otoritedirler, teoloji ve din felsefesinde değil. Bu yüzden onların inanç
alanında fikirleri teizmin yahut ateizmin lehine kullanılamaz.
Yorumlar
Yorum Gönder